Ana SayfaEn Yeniler & TrendlerBir Fransızın Gözünden Emily In Paris

Bir Fransızın Gözünden Emily In Paris

Uluslararası seyahat şimdilerde uzak bir ihtimalken Netflix’in yeni popüler dizisi Emily in Paris izleyicilerin yolculuk özlemini bir nebze de olsa gideriyor. Sabahları ‘boulangerie’ ziyaretleriyle başlayan hareketli hayatında Emily, Paris’teki bazı popüler yerleri gözünden kaçırmış olabilir mi?

Paris’in zarafet ve sıcaklığı harmanlayan mekânları şehrin geleneksel mimarisiyle bir araya gelerek lüksün kodlarını yeniden tanımlıyor. Müzeler, galeriler, konser salonları, oteller, kafeler ve elbette gastronomi sahnesinin söz sahibi restoranları, şehrin yaratıcı ruhunu yansıtıyor. İkinci sezon onayını alan Emily in Paris dizisinin başrolündeki Emily’nin peşine takılarak “Işıklar Şehri”ndeki keşfedilmesi gereken sanat, tasarım ve gastronomi mekânlarını inceledik.

RESTORANLAR

Le Jules Verne

Eyfel Kulesi’nin tepesinde yer alan bu ikonik Michelin yıldızlı restoran, mimar ve iç mimar Aline Asmar d’Amman tasarımı. Paris’in en iyi manzarasına sahip olduğu söylenen Le Jules Verne’in iç mekân tasarımında Parizyen dokunuşların yanı sıra ünlü şef Frédéric Anton’un kreasyonlarının bir yansımasını da görüyoruz.

Beefbar

Humbert&Poyet tarafından tasarlanan Beefbar, ChampsElysées’den sadece birkaç adım uzaklıkta bulunuyor. 1983’ten beri tarihi anıt olarak kayıtlı olan ancak ağır hasar görmüş Art Nouveau tarzındaki mekân restorasyon sürecinin ardından kapılarını açmış. Restoran konseptinin yaratıcıları Ricardo Giraudi ile İç Mimar Emil Humbert ve Christophe Poyet, mükemmel dönüşüm için en iyi zanaatkârları bir araya getirmiş. Mimarlar bitki desenleriyle süslenmiş heybetli iç mekânı eski ihtişamına kavuşturmak için zamanın ruhuna uygun yeşil ve bronz tonlarındaki dekoratif ögelerle desteklemişler. Art Deco mermer süslemeler, eskitilmiş aynalar ve pirinç aksesuarlarla eski ve çağdaş tarz arasında eksantrik bir denge oluşturulmak amaçlanmış. Emil Humbert ve Christophe Poyet’nin hayat verdiği bir başka sürpriz efekt ise deri kaplı çubuk ve çıtalar halinde kesilmiş aynalar.

Petrossian

Trocadéro Meydanı’na bir kaç adımlık mesafede bulunan Petrossian, 100 m2 lik alanıyla tadım için 20 kişiye kadar misafir ağırlayabiliyor. Studio MHNA, Petrossian’ın hikâyesini anlatmak için butiğin ambiyansına karakter ve sıcaklık katan cilalı meşe kaplamalar kullanmış. İtalyan saraylarından bildiğimiz fildişi ve yeşil mozaik karolar, yuvarlak sütunları süsleyen altın tonlardaki alüminyum mozaik mekâna bir sihir dokunuşu katıyor. Petrossian’ın ikonik tonu olan Prusya mavisi lake çerçevelerden yapılmış tezgâh cepheleri pürüzlü bir görünüm için mersin balığı derisiyle kaplanmış Tadımlara ayrılan samimi arka odayı tasarlamak için mimarlar ikonik Petrossian havyarından ilham almış. Rus masallarının illüstrasyonlarını andıran dalgalı deniz süslemeleri ise ressam Antonin Lamoot tarafından oluşturulmuş.

OTELLER

The Hoxton

Paris Bir zamanlar Paris’in en değerli mücevheri olarak nitelendirilen 171 yatak odasıyla bu otel, Humbert&Poyet tarafından yeniden restore edilmiş. XV. Louis danışmanı Eti Riviéne için Mimar Nicolas d’Orbay tarafından inşa edilen muhteşem yapı, 18. yüzyıldan kalma sarmal merdivenleri ve parke taşı zemini ile oteli çevreleyen iç avluları birbirine bağlıyor. Bu uyumlu görünüm, lobiyi süsleyen yeşillikleri ve dış mekânlarda kullanılan taş döşemeleri bir araya getiriyor. Ahşap ve mermer paneller, restoran ve bardaki Fransız esintili mobilya ve aydınlatmayı tamamlıyor. Geniş kanepeler ve döşemeli duvarlarla güçlendirilmiş mekân, çağdaş ve samimi bir ortam yaratıyor. Lambri ve balıksırtı parke kaplamalar, binanın orijinal ihtişamıyla bütünleşiyor. The Hoxton Paris’in dekoru Jean Prouvé ve Mathieu Matégo gibi tasarımcılara referans olmuş.

Hôtel de Crillon

1758 yılında Kral XV. Louis’nin Mimar Ange-Jacques Gabriel’i görevlendirmesiyle neoklasik bir saray olarak inşa edilen yapı, Mart 2013’te Culture in Architecture’ın kurucusu Mimar Aline Asmar d’Amman liderliğinde bir yenilenme sürecine girerek bugünkü haline kavuşmuş. Place de la Concorde’a bakan ikonik yapının imza süitlerini ve tarihi salonunu tasarlayan d’Amman, 19. yüzyıldan kalma görkemli merdiven ve salonlar gibi otelin koruma altındaki alanlarını modern dokunuşlarla birleştirmiş. Tristan Auer, Chahan Minassian, Cyril Vergniol ve Karl Lagerfeld gibi önemli isimlerin yenilenme sürecine destek olduğu proje, Temmuz 2017’de tamamlanmış.

GALERI

Galerie Stéphanie Coutas

Hem lüks dünyasının hem de sanatın önde gelen isimlerine ev sahipliği yapan bir bölgede yer alan Galerie Stéphanie Coutas, İç Mimar Stéphanie Coutas’ın yalnızca yaratıma adanmış galeri alanı olarak karşımıza çıkıyor. Fransız dekoratif sanatlarına saygı duruşu niteliğindeki mekânın zemininde masif meşe Versailles parke kullanılmış. Galeriyi zarif bir lüksle kaplayarak mekânının dikkat çekici bir vitrin olarak konumlandırılmasını sağlayan bu tercih, galerinin yüksek tavanını süsleyen Baccarat avize ile görsel şölen yaratıyor. Mermer ve bronzdan tasarlanmış Olympia masa, minimal bir zarafet katıyor mekâna. Stéphanie Coutas kendi galerisinde de diğer işlerinde gördüğümüz gibi zanaat parçalarını çağdaş tasarımlarla ustalıkla eşleştirmiş.

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR