Ana SayfaTasarımMimariYaşanmışlık değerli

Yaşanmışlık değerli

Tüm değerlerin kolayca dağılıp gittiği bir ülke ortamında, geçmişteki iyi şeylere sahip çıkılabileceğinin, günümüze adapte edilip uygulanabileceğinin “ev” hali burası. Gazeteci-yazar Zeynep Göğüş evinin kapılarını bize aralarken kuşaklar arası devamlılık sağlayan bu misyonunun elbette bilincindeydi…

Evin yapım yılı 1959. Ne var ki Göğüş ailesi üç yıl oturabilmiş burada. Ankara’ya taşınınca ev kiraya verilmiş. Sonra kat çıkılmış, önce birinci kat, ardından da çatı katı. Anne ve baba çatı katını “pied-a-terre” gibi kullanmış, sadece yaz zamanı gelmişler. 1999’da torunları olunca İstanbul’a dönüp bu kez evin iki katını da kullanmışlar. 2005’te annesini kaybedince Kandilli’deki evini boşaltıp babası yalnız kalmasın diye çatıya taşınmış Zeynep Göğüş. Babasını iki yıl önce kaybetmiş ama bu evde yaşamaya devam ediyor. “Fazla göz önünde olmayı seven biri değilim. Bu ev babamındı; baba evinin bir şekilde yaşatılabileceğini, kuşaklar arasında devamlılık sağlanarak da yeni ve çağdaş olunabileceğini göstermek istedim” sözleriyle sıcak ışığı ve toz renkleriyle buram buram yaşanmışlık kokan bu zevkli evin en güzel tarifini yapıyor bence Göğüş.

İçeriden birbiriyle bağlantılı üst iki katıyla toplamda üç katlı yapının bir de arka bahçeye bakan yarı bodrum bir stüdyosu var. Her katta ikişer yatak odası ve ayrı birer de mutfak… Ev geçen yıl depreme karşı güçlendirme işlerini de kapsayan ve sekiz ay süren bir tadilat geçirmiş. Yenileme TCA denetiminde Mete Yardımcı usta ve ekibi tarafından yapılmış. Yine de iç mekândaki yaşanmışlık hissi ve eskinin gücü oldukça yoğun. Zira iç mekân düzenlemeleri ve dekorasyon işleri tamamen Zeynep Göğüş’e ait. “Dekorasyonda eskiyle yeniyi karıştırırım. Bütünlüğü sağlayıcı dokunuşları renk üzerinden yapıyorum. Hayatta olduğu gibi evde de çok kültürlü ortam ve kuşaklar arası devamlılık sağlayan geçişler hoşuma gider. Hiçbir şeyi takım almam. Doğadaki gibi, eşyaları yeniden dönüştürüp kazanmaktan keyif duyarım. Antep’ten aldığım kutnu kumaşlarla gece yarısı oturup pufları, sandalyeleri kaplayıveririm. Anneannemle dedemin yemek sandalyelerini patine yaptırtıp cam bir masa ile kullanmak benim için mutluluk. Çeyiz olarak alındığında da zaten antika olan annemin büfesini hamlaştırıp hafiflettim. Babamların berjerlerini kullanıyorum. Onların enerjisi yenilenerek bu evde yaşıyor.”

Bu sözler üzerine ev sahibemizin aslında en az bir iç mimar ya da dekoratör kadar dikkatli ve meraklı olduğunu anlıyoruz şaşkınlıkla. Hergé’nin sihirli kaleminden dökülen alçakgönüllü kahraman Tenten’in maceralarından aşina olduğum Brüksel antika pazarlarından çok eşya taşımış Zeynep Göğüş buralara. Tasarım ve dekorasyon işini ucundan tutmuyor, konuya oldukça hâkim: “Antik Mısır dönemi mobilyaları çok şaşırtıcı. Art Nouveau’nun yumuşak hatları hoşuma gider. Bauhaus felsefe olarak ilgimi çekti. Fluxus heyecan verici. Resim ve dekorasyon ilgi alanım. Anne tarafımda resimden müziğe herkes sanata yetenekliydi, ama kimse beni o tarafa yönlendirmedi.”

Çok özetle evde aile evinden büfe, vitrin, halılar, berjerler, resim ve bazı aksesuarlar var. Asıl baba evinden birçok parçanın Gaziantepli Ali İhsan Göğüş için orada yapılmakta olan bir Anı Ev-Araştırma Merkezi ve galeri projesi için bu evden oraya taşındığını öğreniyoruz. Bu tatlı sohbetin devamının geleceğinin ve kapısını bir kez daha çalmanın gelecekteki taahhütünü de almış olmanın mutluluğuyla ayrılıyoruz Zeynep Göğüş’ün yanından…

 

Hazırlayan Seda TÜREN Fotoğraf Koray ERKAYA

[imagebrowser id=939]

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR