Tasarım süreciniz nasıl işliyor? Müşterilerinizle nasıl iletişim kuruyorsunuz? Ürün tasarlarken de, mekân tasarlarken de kendime hep bir sınır noktası koyuyorum, bu da insan ölçeği oluyor. Tasarım sürecinde yaratıcılıktan kaynaklı çok ince bir çizgi var. Bu işte başarılı oldukça ve tecrübe kazandıkça kendinizi “kendiniz için” tasarlarken bulabiliyorsunuz. İster konut tasarlayın, ister ofis, sonuçta geldiğiniz nokta kullanıcının yani insanın içinde ne hissettiği… Yani bir çeşit duygu tasarımı yapıyorsunuz. O yüzden işin başında işverenin hangi duygular içinde olduğunu, hangi duyguları yaşamak istediğini, çocukluk travmalarını, aile kültürünü çözdüğünüz zaman defansif olmaktan çok ayna görevi yapıp, kendisini rahat hissedebileceği, çıplaklığından utanmayacağı mekânlar yaratmak birinci hedefiniz oluyor. İyi mimarinin umut verdiği, iyileştirdiği tüm dünyaca kabul gördüğüne göre, sanırım yaptığımız mekânlar müşterilerimize iyi geliyor. Konut tasarımında uzmanlaşmayı neye göre seçtiniz? Mekân tasarımında en zor olan konuttasarımıdır. Ben ilkokuldayken de dört işlemde yanlış yapar, en zor havuz problemini çözerdim. Mesleğin ilk yıllarında yıllarında gene böyle bir yönlenmem oldu sanırım, hala daha sorguladığım bir sorudur bu. Benimkisi birazcık tek seçenekli bir yoldan geldi.
