Ana SayfaEn Yeniler & TrendlerSıra dışı bir deneyim alanı olarak kabarcıklar

Sıra dışı bir deneyim alanı olarak kabarcıklar

Berlin merkezli performatif sanat grubu Plastique Fantastique ile marieclairemaison.com.tr’ye özel keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Nippon Paint, Türkiye’deki birinci yılını kutladığı online etkinlikte Asya’nın en prestijli tasarım ödüllerindenAsia Young Designer Awards (AYDA)’nınbu yıl ilk defa Türkiye’nin de katılımıyla gerçekleşeceğinin müjdesini verdi. Bu özel etkinliğin konuşmacılarından biri de Yena Young ve Marco Canevacci’nin ortak olduğu Plastique Fantastique idi.

90’lı yıllardan beri faaliyette olan performatif sanat grubunun ortakları, yarattıkları şeffaf ve geçişli kabarcıkları olağanüstü deneyim alanları olarak kurguluyorlar ve her kabarcık projesinde insanların bir derdini yansıttıklarını ifade ediyorlar: “Her birimiz farklı konular üzerine fikirler geliştirip tasarımlarımıza yansıtıyoruz. Yarattığımız mekânlarda film izleyebilirsiniz, dans edebilirsiniz, konser verebilirsiniz, temiz hava alabilirsiniz veya izole olabilirsiniz.”

Plastique Fantastique’in çalışmaları şimdiye kadar Venedik Bienali başta olmak üzere önemli sanat ve müzik festivalleri ile Berlin, Roma, Kopenhag, St. Petersburg, Canberra gibi kentlerde sergilenmiş. Pandemi sürecinde tasarladıkları kişisel koruyucu ile interneti “kıran” sanat grubuna dair merak ettiğimiz her şeyi Yena Young’a sorduk.

Plastique Fantastique (PF) olarak 1999 yılından beri düşünmeye & üretmeye devam ediyorsunuz. Yıllar içerisinde ürettiğiniz işlerin düşünsel arka planına pek çok kavram eklenmiştir elbette. PF kolektifini ilk günden beri meşgul eden, PF’nin kuruluşunu tetikleyen fikirler nelerdir? Güncel olarak üzerine düşündüğünüz temalardan bahseder misiniz?

Fikir, doksanların başındaki olaylardan, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından kısa süre yaşanan deneyimlerden geldi. Doğu Almanya’nın ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan boşluk, şehrin doğu yakasındaki alanların büyük bölümlerinin geçici ve özgürce kullanımına izin veren bir siyasi anarşi statüsü yarattı. Uzun yıllar boyunca şehrin bu kısmı, yeni bir yaşam tarzını tecrübe etmek isteyen bizlerin oyun parkı gibiydi. Uluslararası başarımızın başlangıcı yıllar sonra, bir tasarım blog’unun çalışmalarımızı yayınlamasıyla başladı. O andan itibaren dünya çapında birçok farklı talep almaya başladık. Bugünlerde çalışmalarımız kamusal alandaki sanat, heykelsi nesneler ve performatif yerleştirmeler arasında yayılıyor. Kendimize özgü yerel bağlamda farklı konulara odaklanmayı seviyoruz.

Her ne kadar mekândan bağımsız uygulanabilir olsalar da işlerinizin temelde kamusal şehir alanları ve şehri deneyimleyenler için üretildiğini söyleyebilir miyiz?

Enstalasyonlarımız her zaman içerisinde bir bağlam taşır.  İçerik ve ortam gözetilerek de yerine getirilir. Seyirci, kentsel veya doğal çevre ile etkileşime girerek ve dönüştürerek sanat eserini tamamlar. Kentsel bir bağlamda çalışmaya başladık, ancak doğal ortamda edindiğimiz yeni deneyimler, çalışmalarımıza yepyeni bir ilham alanı açtı.

İzleyicilerin sürece dâhil olmasını önemsediğinizi biliyoruz. Paylaşma ve etkileşim süreçlerinin PF’ye ne gibi katkıları oldu/oluyor?

Seyirci, enstalasyonun fiziksel ortamını sürekli değiştiriyor: Hollanda’daki “Loud Shadows” performansı sırasında, halkın farklı “odalar” arasında özgürce hareket edebilmesi, mekânların dengesini değiştirdiği için çok önemliydi.

Başka örneklerde – Moskova’daki “Çift Kalp” gibi – seyircilerin nabızlarını ölçtük ve kalp atışlarını multimedya kurulumunun ortak bir ses ortamına dönüştürdük.

Çoğunlukla “balon”, kamusal alanın ihtiyaçlarımıza göre nasıl yorumlanıp dönüştürülebileceği konusunda bir tartışma başlatmak için basit bir çerçeve sunabilir.

Bir izleyici olarak şişme strüktürlerinizin beni gelecek hakkında düşünmeye, hatta insan türünün dünya dışındaki hayatının nasıl olacağına dair düşüncelere ittiğini söyleyebilirim. Bu hissi yaratan nedir sizce?

Keskin sınırlar olmadan alanları deneyimlemenin özel bir yanı olduğunu düşünüyoruz. Yanılsama algısını geliştirmek için “şekilsiz” şekillerle çalışmayı, şeffaf ve yarı saydam malzemeleri karıştırmayı seviyoruz.

Güncel işlerinizden Care Unit ve iSphere sanki senelerdir düşündüklerinizin rafine olmuş hali gibi. Pandemi dolayısıyla şaşkına döndüğümüz bir zaman diliminde bu denli işlevsel tasarımlar yapma fikri nasıl oluştu? Bu iki tasarımın fikir ve tasarım süreçlerinden bahseder misiniz?

Pandeminin başlangıcında, Avrupa’da Asyalılara karşı ırkçılık artıyordu. Berlin’de yaşayan bir Koreli olarak yabancılardan gelen nefreti hissedebiliyordum ve bir gün sanki dezenfekte edilmem gerekiyormuş gibi bir tramvayda üzerime deodorant püskürtüldü. Bu olay beni kamusal alanda olmaktan korkuttu ve sokağa nasıl dönebileceğimi düşünüyordum. Kendimi başkalarından ve diğerlerini benden nasıl koruyabilirim (eğer benim bir virüs olduğumu düşünüyorlarsa)? Aynı zamanda dünyada doktorların KKD (Kişisel Koruyucu Donanım) eksikliği olduğu haberleri de vardı.

Yarattığımız şeyin – pnömatik yapının – amaç için mükemmel olduğunu fark ettik, çünkü “pozitif hava basıncına” sahip, bu da havanın sadece dışarıya doğru aktığı ve içerideki havanın dekontamine edildiği anlamına geliyor… Pratik bir çözüm olarak doktorlar için Mobil PPS (Kişisel Koruyucu Alan) projesini başlattık ve #StayOut (Dışarıda Kal) adlı sanatsal bir projeye geçtik. #StayOut, Covid-19’dan sonra artık evde kalamayacağına dair varsayımsal bir teoriyle başlıyor. Bundan sonra artık her zaman kamusal alanda yaşamak gerekir ve hükümet her haneye bir balon sunar. Sokaktaki elektrik direğine ve temiz hava sağlamak için bir araç vasıtasıyla bir balon bağlanır. Baloncuklar arasında yürümek için şeffaf bir küre şeklindeki başlık olan “iSphere” takılmalıdır.

PF, İstanbul gibi metropole gelseydi nasıl tasarımlar yapardı?

Yeni projemiz #StayOut’u İstanbul’da gerçekleştirmeyi çok isteriz! Enstalasyonlarımız her zaman yerel bağlamla ilgili olduğundan, ilk olarak ziyaretle başlamayı, ilginç insanlarla tanışmayı ve şehrin farklı sanatçılarıyla işbirliğine açık, mekana özgü bir enstalasyon geliştirmeyi tercih ediyoruz.

Nippon Paint’in 13 yıldır düzenlediği Asya’nın en önemli tasarım ödüllerinden Asia Young Designer Awards (AYDA)’da siz de konuşmacı olarak yer aldınız. Bu yarışmanın genç yeteneklere sağlayacağı avantajlar nedir sizce?

AYDA’nın genç tasarımcıların yenilikçi fikirlerini; kamu ve endüstri profesyonellerine Nippon Paint ağında verimli geri bildirimler almaları ve potansiyel işbirliği sağlayabilmeleri için sunmalarının büyük bir fırsat olacağına inanıyoruz.

www.plastique-fantastique.de

Yazı ÇİĞDEM HASANOĞLU

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR