Ana SayfaTasarımMOZAİĞİN GERİ DÖNÜŞÜ

MOZAİĞİN GERİ DÖNÜŞÜ

ozlem tuna

 

Tasarımcı Özlem Tuna Mozaik adını verdiği yeni bir seri hazırladı. Tuna ile kahve seremonisi için gerekli parçalardan oluşan yeni serisi ve atölyesinin bulunduğu Tarihi Yarımada hakkında konuştuk.

 

En önemli ilham kaynaklarınızdan birinin İstanbul olduğunu biliyoruz. Bu defa Bizans mozaiklerinden ilham aldınız ve yeni bir koleksiyon hazırladınız. Konsept ve yaratım süreciniz ne kadar sürdü?

Yaşadığım şehir, İstanbul beni her zaman heyecanlandırıyor, canlı tutuyor. Bu şehrin Tarihi Yarımada’sında tasarlıyor ve üretiyor olmanın da ayrıcalığının farkında olarak üretmeye devam ediyorum. Burada Orhan Pamuk’un İstanbul kitabında alıntı yapmadan edemeyeceğim; “Şehir bize güzel ve büyülü geliyorsa hayatımızda öyle olmalıdır.” Yaklaşık 10 yıldır mikro mozaik ve mozaik hep ilgimi çekti. Tarihi Yarımada benim çalışma evim… İçinde olan mozaikler her zaman ilgimi çekti ve fırsat buldukça karşılarında buldum kendimi. Konsept ve yaratım süreç ne kadar zaman aldı, açıkçası farkında değilim. Özlem Tuna markası için koleksiyon yaptığımda, proje olarak farklı firmalara da çalıştığımız için, hep bir yayılma söz konusu ve ilgimi çeken konular içinde okumayı, araştırmayı, kaybolmayı seviyorum. Süreç, ilgilendiğim alanda okuma ve araştırma ile başlıyor. Tabi ki sonra yapacağım koleksiyonu planlıyorum. Konu oluştuktan sonra tasarım yapmaya başlıyorum. Tasarım, koleksiyon bütçe ve plan dediğimizde daha sistemli ve planlı çalışma başlıyor. Oluşturduğum bütçe tasarımları da belirliyor. Koleksiyon kaç parçadan oluşacak, hangi objeler içinde yer alacak, ilk örnek, kalıp ve üretim. İlk üretimler ile tasarımların fotoğraflanması ve tanıtımları yaklaşık 4-6 aylık bir dönemi kapsıyor. Bazı üretimlerde bu süre uzayabiliyor.

Yeni koleksiyonunuzda Bizans mozaiklerinde yer alan göz figürünü kullandınız ve kahve bardakları tasarladınız. Bu göz figürünün anlamı nedir ve neden sadece kahve bardağı tasarladınız? Kahve ve gözün buluşmasının özel bir anlamı var mı?

Bizans Büyük Saray yer mozaiklerinde yer alan bir mozaik içindeki göz ve dudak ilk baktığımda beni içine almıştı. Açıkçası bilinçli olarak seçtiğimi düşünmemiştim o zaman. Göz, insan yüzünde ilk temas etiğimiz organ genelde ve insanlar konuşmaya başlamadan önce gözler konuşmaya başlıyor. Bu mozaik için de aynı şey oldu sanırım, benimle konuşmaya başladı sanki. Çoğu zaman dillendiremediklerimizi gözler öyle açıkça söylemez mi? Bu her zaman çok hoşuma gitmiştir. Kişisel olarak kahve içmek ve seremonisi hep ilgimi çekmiştir. Tekrar kahve seremonisi üzerine tasarım yapmaya karar verdiğimde mozaikler ilgi alanlarımın ön sıralarındaydı. Kahve ve mozaik böylelikle birleştiler. Mozaik yapımı dışında, mozaik kelimesinin metaforik anlamı üzerinde düşünmeye başladım. Hayatlarımız ile oluşturadurduğumuz mozaik nasıl oluşuyor? Kimler bu mozaik içine dâhil oluyor? Planlı mı oluşuyor bu mozaik yoksa öyle doğaçlama; insanlar, olaylar ve yaşadıklarımız bir mozaik mi oluşturuyor? Bir mozaik oluştururken günlük hayat içinde her zaman yaptığımız günlük işlerin, keyiflerin rutinine nasıl zaman ayırıyoruz? Bu sorulara tasarım tarafından yanıt aramaya çalışırken kahve seremonisi içinde kullandığımız objeler, mekân, arkadaşlar, sohbet, paylaşım içinde gözler ve dudak çok şey anlattığını fark ettim. Böylelikle bu koleksiyon oluştu. Yaklaşık bir yıldan fazladır üzerinde çalışıyoruz. Kahve ve mozaik birleşiminde en öne çıkan; paylaşım… Her türlü paylaşım; benim tasarladıklarımı ve ürettiklerimizi paylaşmak ve insanların sevdikleri ile kullandıkça hayatlarına sokmaları ve onlarında paylaşımının devam etmesi.

 

Tasarımlarınızın el yapımı olma gibi bir özelliği var. El yapımı sizin için ne ifade ediyor? Mozaik kahve fincanının üretimi nasıl gerçekleşiyor? Malzeme kullanımı hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Yaklaşık üç yıl önce porselen üretimini için bir atölye kurdum. Atölyemizde kendi porselenlerimizi üretiyoruz. Bu üretimin içinde kalıplarımız var fakat her aşamasında el değiyor. Porselende sanayi üretimi yapmadığınızda işin her etabında, elle bir müdahale var ve her fincan birbirinden farklı. Burada mücevher gibi tek tek kahve fincanlarımız ile uğraşıyoruz. Çok keyifli. Porselen çamuru için Türkiye’den farklı markaların çamurunu denedik ve sonucu beğenmediğim için Fransa’dan Limoge porselen çamuru kullanıyorum. Her zaman yerel malzeme ve yerel olanakları kullanmakta titiz davrandığım halde burada iyi bir sonuca ulaşamamak üzücü ama ince ve kaliteli bir ürün çıkarmanın yolu şimdilik bu Limoge porselen çamurunu kullanmak. Porselen dışında her zaman, Tarihi Yarımada içindeki geleneksel üretim olanakları kullanıyor ve farklı malzemeleri bir arada aynı ürün içinde kullanmayı seviyorum.

Tarihi Yarımada ile uzun zamandır bir serüvendesiniz. Atölyeniz de orada. Bölgenin sizin için nasıl bir anlamı var?

Yaklaşık 20 yıldır Tarihi Yarımada’da çalışıyorum. Burası benim iş evim. Her zaman da söylüyorum, tekrarlamak isterim. İstanbul içinde açık bir müze bölgede tasarlıyor ve üretiyor olmak büyük ayrıcalık. Bunun farklında olarak çok iyi düşünüp tasarlamaya ve az üretmeye özen gösteriyorum. Tarihi Yarımada içindeki her türlü sürdürülebilirlik için de ayrıca proje üretmeye, araştırmaya devam ediyorum. Tarihi Yarımada’da çalışmanın hissettirdiği en önemli duygular; tarih, merak, heyecan, üretme, öğrenme, keyif, tasarım ve paylaşım ve her zaman açık bir müze bahçesinde tasarlamak ve üretmek hissi.

Mozaik bardakları sadece Türk kahvesi değil, espresso bardakları, sütlük gibi ürünler da içeriyor. Bu koleksiyonunun başka ürünlerde devamı gelecek mi?

Mozaik koleksiyonda dört çeşit kahve için fincanımız var. Burada ‘Kahveni seç, fincanını bul!’ diyoruz. Bu koleksiyonda ayrıca tek kişilik kahve setleri, mug ve farklı boy kâseler var. Bu yıl bitmeden üç boy vazo, sürahi ve meyve suyu veya içki bardağı olarak da kullanacak parçalar ekleniyor.

www.ozlemtuna.com

 

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR