Ana SayfaDekorasyonEklektik İhtişam

Eklektik İhtişam

İç Mimar Bryan O’Sullivan, Mimar Henri Delange’ın 1924 yılında tasarladığı Paris’teki muhteşem konağı inşa edildiği dönemin ruhuna uygun dokunuşlarla yenileyerek çok şık bir aile evine dönüştürmüş.

Bryan O’Sullivan tasarımın farklı alanlarında üretim yapan kreatiflerin dâhil olduğu ekibi ile BOS Studio çatısı altında faaliyet gösteriyor. Kurucusu olduğu Londra merkezli tasarım stüdyosu ile başta Avrupa ve ABD olmak üzere uluslararası arenada prestijli işlere imza atan İrlandalı iç mimarın portföyü oldukça zengin. Global yükselişinin nedenini anlatırken stüdyo bünyesinde çalışan genç yeteneklerin taze enerjisine vurgu yapan O’Sullivan, farklı malzemeler ve yeni tedarikçiler ile tanışmaya büyük mesai ayırdığını ve bu sayede tekrardan kurtulduğunu, tamamladığı projelerin de bu çaba sayesinde özgün çizgilere sahip olduğunu belirtiyor. BOS Studio’nun estetik bakış açısını birkaç anahtar kelime ile ifade etmek kolay değil çünkü üstlendikleri projeleri kişiye özel kıyafet dikerken o insana dair her şeyi önemseyen bir terzi hassasiyeti ile yürütüyorlar.

Mobilya ve aydınlatma tasarımları yapıyor, farklı malzeme ve kaplamalarla bunları kombinleyerek taze ve benzersiz görünümler elde ediyorlar. Paris’in 16. bölgesinde konumlanan ve orijinalinde Mimar Henri Delange tarafından tasarlanan bu konakta da BOS Studio’nun incelikle işlenmiş, eşi benzeri olmayan mekân tasarımına tanıklık ediyoruz. İç Mimar, 1924 tarihli muhteşem yapıyı eski ihtişamına kavuşturmak için tam 5 yıl çalışmış. 2014 yılındaki ilk ziyaretinde iki ana salondaki zarif paneller dışındaki tüm mimari detayların kaybolduğunu gören Bryan O’Sullivan üç yetişkin çocuğu olan ev sahipleri için yaptığı tasarımda, mekânlara eklenen her yeni unsurun evin ait olduğu dönemin ruhuna sadık olması doğrultusunda seçildiğini söylüyor. Konağın hacimleri büyük ölçüde orijinal plandaki gibi korunmuş. Güncelleme yapmak açısından bazı yapısal müdahaleler de yapılmış. Örneğin, ikinci katın sahanlığı genişletilmiş ve merdiven boşluğunun üzerine bir çatı penceresi eklenmiş.

Yapının içine bir asansör sistemi kurulmuş. Yüzme havuzu arka cepheden bodrumun ortasına taşınmış ve bahçe tamamen baştan düzenlenmiş. 9.150 metrekarelik alana sahip olan konakta 6 adet yatak odası bulunuyor. Ev sahiplerinin isteği üzerine evin giriş bölümünde özellikle Parizyen bir etki yaratılmış. Zeminde her zaman orada olduğu izlenimi veren gerçekten eski taşlar tercih edilmiş. Belçika’daki Rik Storms’tan gelen taşların düzensiz görünümü tarihi etkiyi artırarak mekâna nostaljik bir karakter katıyor.

Hâlihazırda var olan küpeşteye 80’li yıllarda eklenmiş olan pencere evin tarzına kesinlikle uymadığı için kaldırılmış ve geleneksel vitraycılık ile meşgul Fransız şirketi Atelier Duchemin ile iş birliği yapılarak nervürlü cam ve birkaç kehribar ekinden oluşan yeni bir tasarım ortaya çıkarılmış. Merdivenin altındaki bronz ve bakır heykel U2 grubunun solisti Bono’nun da çok yakın arkadaşı olan İrlandalı sanatçı Guggi’ye ait. XV. Louis döneminden kalma konsol Brüksel’deki Galerie des Minimes’ten alınmış. Ana salonda ilk baştaki fikir, orijinalinde de öyle olduğu için mekânı beyaza boyamak olmuş fakat ev sahipleri ile yapılan uzun tartışmalar sonucunda bundan vazgeçmişler çünkü Paris’teki birçok insan 19. yüzyıl yapılarını beyaza boyadıktan sonra modern tasarımlarla dekore ederek ruhsuz yaşam alanlarına imza atmakta. Bu klasik bakış açısının yerine, Nissim de Camondo Müzesi’ndeki yaldızları araştırmaya karar vermişler ve bu uygulamanın geleneksel olarak nasıl yapılacağına dair tavsiyelerde bulunan Ateliers Gohard ile çalışarak duvarda yaldızlara yer vermişler.

“Böylece eğlenceli çağdaş mobilyaların da yer bulduğu ana salon ihtişamlı yaldızlarla dengeli görünüme kavuştu” diyor Bryan O’Sullivan ve ekliyor: “Normalde bu tip yapılarda ana salonda şömine olur ama bir şekilde buradaki şömine dışarı çıkarılmıştı. Biz de küçük salondaki şömineden ilham aldık ve Brescia Violetta mermeri kullanarak ana salonu yeniden şömine ile buluşturduk.” Salondaki Pierre Paulin tasarımı kanepeler iç mimarın favori tasarımlarından. Hem çok rahat hem de oldukça şıklar. Faye Toogood’tan alınan masa ve sandalyeler, Stéphane Parmentier tasarımı koltuklar ve Armand-Albert Rateau’dan ilham alınarak tasarlanmış diğer parçalar ile ana salonun dekorasyonu tamamlanmış. Evin küçük salonunda ilk göze çarpan mekâna dağ evi hissi veren ahşap duvar kaplamaları. Bu kaplamalar aslında konağın orijinalinde bulunuyormuş fakat evin bir önceki sahibi maalesef ahşap kaplamaların üzerini boyamış.

“Biraz araştırma yaparak bu tip evlerde genelde sigara odası adı verilen ahşap duvarlı odaların olduğunu fark ettik. Mekânı eski ihtişamına kavuşturmak için Ateliers Gohard ile birlikte çalıştık. Kaplamaların iyice temizlenmesi gerekiyordu ama öte yandan da yeni restore edilmiş görünümde olmamasını istiyorduk.” Evin orijinalinden kalan tek şöminenin yer aldığı alandaki mobilyaların eklektik olmasına karar verilmiş ve zaman içerisinde toplanan parçalarla dekore edilmiş hissi veren bir yaşam alanı oluşturulmuş. Evin en görkemli mekânlarından biri olan yemek odasında eskiye ait herhangi bir parça bulunmuyor. Fakat verdiği his hiç öyle değil. Konağın orijinal mimari unsurlarının bu alanda da tamamen kaybolduğunu söylüyor iç mimar. “Yemek odasının dekorasyonunun başlangıç noktası, konağın önündeki gür yeşilliklerden ilham alınarak seçilen panoramik Zuber duvar kâğıdı oldu.

Tasarımın son derece iddialı ve çarpıcı olduğu bir gerçek. Mekânın biraz yaşanmışlık hissine sahip olması gerekiyordu. Nissim de Camondo Müzesi’nden kopyaladığımız panelleri de kullandık duvar kâğıdı ile birlikte. Böylece tüm odayı saran son derece sıcak ve rahat bir ambiyans oluşturduk.” Ebeveyn yatak odasında evin geri kalan süksesinden izler taşısa da daha sakin bir tasarım tercih edilmiş.

“Ebeveyn yatak odasında adeta bir Zen vahası hissi vermek istedik. Bu yüzden renk tercihlerimiz yumuşak mavi ve kirli beyazdan yana oldu. Odaya bir şömine de ekledik, Duvar panelleri ile birlikte tavana dönem ruhunu yansıtsın diye gül motifleri yaptık. Fransız firması Auberlet et Laurent bu konuda bize çok yardımcı oldu” diyen iç mimar ebeveyn banyosunda simetriden yola çıktıklarını fakat bu tip eski yapılarda simetriye ulaşmanın çok zor olduğunu anlatıyor.

 “Aynı anda 35 farklı işlemle uğraşırken simetriye ulaşmak çok zor oluyor. Düzeltilmesi gereken o kadar çok şey vardı ki! Herhangi bir detayı yanlış yapmak her şeyin bozulması anlamına geliyordu. Çok gösterişli olmadan lüks bir etki vermek istiyorduk” diyor Bryan O’Sullivan. Adolf Loos’tan ilham alınarak tasarlanan banyoda soft tonlarda honlu mermer tercih edilmiş. Bol desenli ve damarlı mermer, dokunma isteğini artırırken yatıştırıcı bir etki de yaratıyor.

Evin bahçe seviyesinde yer alan oturma odası ise diğer katların ihtişamından farklı, toprak tonlarının ağırlıklı olduğu daha rahat bir alan olsa da evin geri kalanı kadar iddialı bir kurguya sahip. Bu alanda iç mimarın ilham kaynağı Belçikalı tasarımcı Axel Vervoordt olmuş. Oliver Gustav’dan satın alınan keten döşemeli kanepeler ve el yapımı halı dingin ve huzurlu dekorasyonu doğaya açıyor. Bahçede şimdi koltuk ve sandalyelerin bulunduğu yerde bir zamanlar havuzun bulunduğunu söylüyor iç mimar: “Bahçenin dik bir eğimi vardı ve bu da arazinin arka tarafına kadar devam ediyordu. Bahçe çok yüksek olduğu için oda bodrum gibi algılanıyordu ve biz bunu istemedik.”

Hazırlayan ÇİĞDEM HASANOĞLU

Fotoğraf JAMES MCDONALD

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR