Ana SayfaKültür & SanatANI(T)SAL TAHRİBAT SERGİSİ ÜZERİNE

ANI(T)SAL TAHRİBAT SERGİSİ ÜZERİNE

Sanatçı Hasan Pehlevan’ın Pg Art Gallery’deki sergisi Anı(t)sal Tahribat, hafıza, yıkım ve mekân hattında sıra dışı bir deneyim sunuyor. 25 Ekim tarihine kadar görülebilecek olan serginin tasarımı Enis Karavil’e ait.

Pg Art Gallery’nin Çukurcuma’daki mekânına girdiğinizde adeta arkeolojik bir kazı alanına girmiş gibi hissediyorsunuz. Fakat biraz daha dikkatli bakarsanız belki de kentsel dönüşüme uğramış tarihi bir bölgede olduğunuzu düşünebilirsiniz. Hafriyat atıkları üzerinde uzanan kalaslar, yıkım sesleri ve koku sizi farklı bir boyuta taşıyacak. Uzun süredir mekânların tahribatı üzerine çalışan Hasan Pehlevan son sergisinde yıkılan ve kaybolmasına göz yumulan tarihi alanların izini sürüyor. Mekâna özel bir yerleştirme olarak kurgulanan Anı(t)sal Tahribat’ta sanatçı, Sanayi 313’ün kurucusu Enis Karavil ile iş birliği yapmış. Serginin kavramsal çerçevesini ve sürecini, Sanatçı Hasan Pehlevan, İç Mimar Enis Karavil ve Pg Art Gallery’nin kurucusu Pırıl Güleşçi ile konuştuk.

Hasan Pehlevan, Pırıl Güleşçi ve Enis Karavil

Serginin kavramsal çerçevesini nasıl oluşturdunuz?

Hasan Pehlevan: Anısı olan mekânların ve tarihi yapıların içinde büyüdüm. Zamanla nesnenin kalıcılığına inandım. Geri döndüğümde bu yapıların ve mekânların eskisi gibi olmadığını, farklı sebeplerden dolayı yıkıldığını, tahribata uğradığını gözler oldum. Eğer bir yeri yıkıp yerine daha iyi bir şey koyamıyorsak, bunu yapmanın bir anlamının olmadığını düşünüyorum. Bir önceki işlevselliğini yitirmiş ise yerine daha işlevsel bir yapı gelmeli. Maalesef Türkiye’de yıkım “kentsel dönüşüm” diye adlandırılmakta. Bir yerin fiziki dönüşümü var olan kültürün de topyekûn dönüşümü anlamına mı geliyor? Yıkımın olduğu bir kültür, kaybolan bir kültüre evriliyor. Değişen dönüşen haritalardan tutun evinizin duvarlarında hissedilen yıkıma varıncaya değin her şey birer anı olarak hafızamızda yer edinecek ve bir süre sonra zamanın karanlık kuytularında unutulacak. Bir 10 yıl sonra Fikirtepe, Palmira Antik Kenti ya da Diyarbakır-Sur, Sulukule, Tarlabaşı artık hatırladığımız uzak birer görüntüye dönüşecek. Bu kayboluşu, bu unutuluşu ertelemek, zamana biraz da not düşmek için yaptığım çalışmalar beni bir nebze olsun teselli ediyor. Bu avuntu bir başkaldırıya dönüşmeden yıkım sürecek.

İzleyici sergiyi nasıl okumalı?

H.P: Sergi mekânındaki yerleştirme de bu ölçekte gerçekleşti. Kazı alanı gibi görünen bir höyük, aynı zamanda Antik Yunan dönemine ait bir yer mozaiğini anımsatsa da yıkılan, kaybolan şehirlerden toplanmış hafriyat parçaları bunlar. Sanatçının değişimin öncüsü olduğu düşünülüyor, ben buna katılmıyorum. Sanatın bir şeyleri değiştirebilme gücü olduğuna inanmıyorum. Sanatın sadece bir gösterme gücüne sahip olduğunu savunabilirim. Ben de işlerimde bunu öngörmekteyim.

Anı(t)sal Tahribat korumak ihtiyacında olduğumuz şey veya şeylerin neler olduğuna dair bir kavram olarak kullanılıyor. Tek bir enstalasyon olarak sunulan çalışma, parça parça da okunabiliyor.

Enis Karavil ile nasıl bir araya geldiniz?

H.P: Son dönemlerde birçok sanatçı sergilerinde farklı alanlardan isimlerle çalışıyor. Bir arkeolog, sosyolog, kimyager, biyolog ve mimar gibi kendi alanında uzman isimlerle iş birliği yapıyor. Enis Karavil işlerini takip ettiğim, kendisi ile samimi diyaloglar içinde işlerim hakkında konuştuğum bir mimar. Genelde kendimi ifade edebildiğim kişilerle bir şeyler yapmak bana hep heyecan verdi. Enis Karavil’le serginin kavramsal çerçevesi hakkında konuştuğumuzda hemen toplantılar yaptık, sergi mekânını değiştirmek ve alışılmışın dışında kurgular yapmak üzere fikirler ortaya çıktı. Uzun bir sürecin sonunda sergiyi gerçekleştirmiş olduk.
Hasan Pehlevan ile nasıl bir araya geldiniz?
Enis Karavil: Hasan Pehlevan uzun süredir işlerini beğenerek takip ettiğim bir sanatçı. Gerek kendi koleksiyonumda gerekse müşterilerim için bir araya getirdiğim koleksiyonlarda farklı teknik ve vizyonu ile her zaman kendini öne çıkarabilen ve konuşabilen eserlere imza attığını düşünüyorum.

Çok sayıda yaratıcı projede imzanız var. Sergi tasarımı sizin için ne ifade ediyor?

E.K: Farklı disiplinler ile Sanayi 313 felsefesini anlatmayı tercih ediyorum. Sanayi 313 Architects ekibi ile heyecan veren sıra dışı projelere imza atmayı seviyoruz. Aynı anda farklı düşünebilen, yaratabilen, tezatlar ile beslenen, farklı kültürler, sanat akımları ve tarihten ilham alan multidisipliner ve multifonksiyonel bir yapıyız. Detaylarda maksimizasyonu ararken, farklı vizyonların bir araya gelerek yarattığı kontrastın dengesini bulmaya özen gösteriyoruz. Trendleri geçersiz bulan bir tasarımcı olarak her zaman kalıcı ve uzun soluklu tasarımlar yaratmaya gayret gösterdim. Bana göre gerçek tasarım zamansız olmayı başarabilendir her zaman. Bütün bunların aksine sergi ise belirli bir süre için hayata geçiriliyor. O yüzden bu serginin ziyaretçiler üstünde bir deneyim yaratması ve izler bırakması benim için önemli
bir unsurdu.

Sergi mekânının tasarım süreci nasıl gerçekleşti?

E.K: Farkında olmadan bu sürecin bendeki başlangıcı geçen sene ziyaret ettiğim Mardin Bienali’nden sonra gittiğim Göbekli Tepe oldu. Kazı alanı ve ortaya çıkan manzara beni çok etkilemişti. Bir duyudan fazlasına hitap ederek akıllarda kalan bir deneyim olmasını istiyordum. Bunun için içerinin toprak kokması, fonda rahatsız edici bir kazı/kırım sesinin olması ve ziyaretçilerin kalasların üzerinde sergiyi deneyimlemelerini planladık ve bizi bir araya getiren Ani(t)sal Tahribat sergisini ortaya çıkardık.

Sezonu Hasan Pehlevan sergisi ile açmanızın özel bir sebebi var mıydı?

Pırıl Güleşçi: 2017 yılından beri birlikte yol aldığımız Hasan Pehlevan’ın bu yıl Pg Art Gallery’deki ikinci kişisel sergisine ev sahipliği yapıyoruz. Sezon açılışını Pehlevan ile yapmamızın başlıca sebeplerinden biri “Yedinci Kıta” ana başlığı altında düzenlenen ve sanatı, insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan-olmayanlarla etkileşimini araştıran bir antropoloji olarak tanımlayan 16. İstanbul Bienali ile paralel konulara odaklanıyor oluşuydu. Bu sergisinde sanatçı, yıkılıp tahrip edilerek hafızası boşaltılan kentlerin ve tarihi alanların, ekoloji, sosyoloji ve antropoloji alanları üzerindeki etkilerine odaklanıyor. Bu yıkımlarla birlikte yeni kültürel kodların oluştuğunu, geleceğe kültürel bir miras bırakmanın mümkün olup olmadığını sorguluyor.

Sanatçının galeri mekânına müdahale fikrini nasıl karşıladınız?

P.G: Sergi için mekâna özel yerleştirme yapmak isteyen sanatçının bu fikri beni oldukça heyecanlandırdı. Mekânın ruhuna uygun, sergi alanına girer girmez izleyiciye ilk adımda mesajını ileten bir dilin hâkim olması çok önemliydi. Sergi hazırlık sürecinde Enis Karavil ile bir araya geldik ve mimari olarak en iyi çözümleme için sergi tasarımı konusunda desteğini aldık.

Hazırlayan: Çiğdem HASANOĞLU

Fotoğraf: Gökhan SOMUNCU

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR