Kendisinin fikir ve hayallerinin çok net olması projenin hızlı ve başarılı gerçekleşmesinde önemli bir etken oldu” sözleriyle anlatıyor fikir aşmasını. Gabfoods’un konseptini oluşturulurken bulunduğu yapının özelliklerini bozmadan New York ve Avrupa’nın hip esintisini mekâna taşımak amaçlanmış. Kasaya verdiğiniz sipariş hazırlanırken, siz müsait olan yere oturuyorsunuz. Yemekler siz sipariş verdiğiniz anda hazırlanıyor ve taze bir şekilde masanıza getiriliyor. “Grab&Eat” olarak tanımlanan bu yöntem bizim pek alışkın olduğumuz bir yöntem olmasa da Birgen, insanların bu yönteme alışmaya başladıklarını belirtiyor. Sanat ile iç içe, renkli, ahşap etkisiyle sıcak ve cool bir mekân olması amaçlanmış Gabfoods’un. Tarihi bir yapıda yer almasının tasarım sürecini nasıl etkilediğini sorduğumuzda ise “Yeni bir konsept ile mekân bir araya gelirken aslında kendiliğinden doğal olarak bazı mimari kararlar veriliyor. Mekânın tavan yüksekliği, ışığın girdiği pencereler ve yönü, binanın girişi gibi detaylar bazı kararlarımı şekillendiriyor. Bir tasarımın başka bir mekânda aynı durması mümkün değil. Benim stüdyo olarak gururla arkasında durduğum bir felsefe aslında mekânın tasarımı şekillendirdiğidir. Ahşap yapının tarihi özellikleri, küçük odalardan oluşması gibi detaylar buradaki samimi ortamı yaratmamıza yardımcı oldu” cevabını alıyoruz. Yapı içerisinde yer alan her odaya farklı bir işlev kazandırılmış. Sol taraftaki ana alan yemek masalarının yer aldığı bölüm olarak tasarlanmış. Alt yapısal olarak mümkün olan, tasarım ve fonksiyona uygun olacak şekilde diğer odalara işlev kazandırılmış. Mutfak adası etrafında çalışma alanı sağlayan mutfak, yapının orijinalinde yatak odası olarak kullanılan bölümde konumlanıyor. Var olan mutfağa ek olarak alt katta büyük bir mutfak daha yapıldığından söz ediyor Aslı Baysan Birgen ve ekliyor: “Gabriela için tüm hayallerin piştiği arka oda çok önemli.”
