Ana SayfaGenelEŞSİZ KONFOR DENEYİMİ

EŞSİZ KONFOR DENEYİMİ

Lizbon’un iki saat dışında, Alentejo kırsalında yer alan Dá Licença oteli, tasarım mobilya koleksiyonu ve sanat galerisi ile eşsiz bir konfor sunuyor.

Alentejo gibi bir yerde, suyun varlığı esas. Otelin ışığın ve çevresindeki doğanın renklerini yansıtan yuvarlak yüzme havuzu göz kamaştırıcı
Kırsal bir ortamda yer almasına rağmen modern bir karaktere sahip olan otelin kütüphanesi.
Dá Licença’nın kurucuları Vitor Borges ve Franck Laigneau; moda, televizyon, sanat gibi kreatif alanlardaki uzun ve yaratıcı kariyer geçmişlerinden edindikleri deneyimi, estetik fikirlerini, duyarlılıklarını, zevklerini ve dünyaya bakışlarını bu projeye taşımış.
© Isadora Faustino
Küçük bina kümeleri, stil sahibi ve zarif bir şekilde dekore edilmiş olağanüstü alanlara sahip, her biri 50 ile 180 metrekareye ulaşan toplam dört süit ve üç yatak odasından oluşuyor. Bunlardan biri de Estremoz güneşinin renklerini yansıtan İskandinav Jugendstil ve Rudolf Steiner’in Antropozofi ekolüne ait mobilyaların bir araya geldiği otelin ‘The Brazier’ yatak odası.
Yatak odası, oturma alanı ve banyodan oluşan son derece geniş açık plan bir stüdyo olan otelin ‘The Loft’ süitinin rahatlatıcı ve meditatif bir ambiyansı var.
Mimari olarak bir yat ve küçük bir tekneyi andıran otelin ‘My Pool’ süiti İskandinav mobilyalarıyla dinlendirici bir konfor ve şıklık sunuyor.
Da Licença’nın manastıra benzeyen bir tarafı var. Ancak bu, alanların daha az misafirperver veya davetkâr olduğu anlamına gelmiyor. Otel sahipleri, “Burada lüksün, mekân ve zamanla ilgili” olduğunun altını çiziyorlar.
Otelin iç mekân tasarımını gerçekleştiren Borges ve Laigneau, koyu granit zeminleri, kireç badanası duvarlar ve bölgeye ait pembe mermerden yapılmış el oyması lavabolarla tamamlamış. Küçük masalar, lambalar ve diğer parçaları tasarlayan Vitor Borges, mobilya döşemelerinin birçoğunu mülkteki bazı heykellerde imzası bulunan zanaatkâr Francesco Pluma’ya yaptırmış.
Otelin iç mekânlarında ağırlıklı olarak Arts&Crafts dönemine ait mobilyalar kullanılmış. Fransa, Norveç, Finlandiya, İtalya ve Portekiz başta olmak üzere Avrupa’da keyifli bir yolculuğa çıkaran bu koleksiyonu bir araya getirmek ise yaşam boyu süren bir keşif. Fakat Dá Licença bir müze ya da galeri değil. Her yerde sanat var ama bu asla dayatmacı bir tavır sergilemiyor.

Portekiz’deki Alentejo kırsalında yer alan Dá Licença oteli adını binicilerin arenaya girerken söyledikleri “izninizle” anlamına gelen eski bir at binme geleneğinin ilk ifadesi olan “dá licença” kelimesinden alıyor. Dá Licença oteli, bir yeraltı sanat galerisinin yanı sıra olağanüstü bir sanat ve el yapımı mobilya koleksiyonuna da sahip. Otelin kurucuları Vitor Borges ve Franck Laigneau; oteli yurt dışında yaşadıkları ve çalıştıkları yıllarda oluşturdukları kişisel estetik anlayışlarına göre oldukça yaratıcı bir biçimde dekore ederek, tasarım konusunda keskin duyarlılığa sahip ilham verici bir mekân kurgulamış. Her tarafından sükûnet akan 120 hektarlık tepeler, 13 bin zeytin ağacı ve beyaz ile pembe mermerlerle ünlü bir bölgenin ortasındaki mülkiyetin mimarlık stüdyosu Procale tarafından yenilenmesi tam beş yıl sürmüş. Zarif bir stille dekore edilmiş olağanüstü alanlara sahip küçük bina kümeleri, her biri 50 ile 180 metrekareye ulaşan toplam dört süit ve üç yatak odasından oluşuyor. Her oda, özel bahçeler, muhteşem teraslar, el oyması mermer lavabolar ve küvetlerin başrolde olduğu muazzam banyolarıyla kendine özgü bir tarza sahip. Sanat ve doğa Dá Licença’nın ruhuna derinden gömülü. Otelin sanat eserleri ve el yapımı mobilyaların egemenliğindeki iç mekânları Borges ve Laigneau tarafından tasarlanmış. Koyu granit zeminler, kireç badanası duvarlar ve bölgeye ait pembe mermerden yapılmış el oyması lavabolar dikkat çeken detaylar arasında yer alıyor. Küçük masalar, lambalar ve diğer parçaları tasarlayan Borges, mülkün bazı heykellerinden de sorumlu olan yerel zanaatkâr Francesco Pluma’ya çok sayıda mobilya döşemesi de yaptırmış. Otelin kahvaltıya verdiği önem ise bir başka. Alentejo usulü ekmek, lezzetli ev yapımı kek, yoğurt, granola ve Dom Octávia’nın soğuk etleri otelin olmazsa olmazları.

Çevredeki tarlalardan veya yakındaki Estremoz pazarından gelen yerel ürünler otel mutfağının temasını ve günün nasıl başlayacağını belirliyor. Otelde kahvaltıya verilen önem ise bambaşka. Alentejo usulü ekmek, lezzetli bir ev yapımı kek, yoğurt, granola ve Dom Octávia’nın soğuk etleri kahvaltının olmazsa olmazları. Öğle ve akşam yemeklerindeki menü ise müşterilerin mutfaktaki ekibe neyi sevdiklerini veya neyi yiyemediklerini söylemesiyle sürpriz çeşitlerde hazırlanıyor. Vitor’u sobanın önünde yemek pişirirken görmek ise hiç de olağandışı bir durum değil.
Odalara özel küçük bahçeler ve hoş terasları ile otelin her yatak odasının kendine has bir çekiciliği var. Otelin muhteşem dairesel havuzuna ve kendi ayınıza sadece iki adım uzaklıkta olduğunuz ‘Moon Cube’ odası onlardan bir tanesi.
Bu otelde en az odalar kadar önemli olan banyoları fark etmemek mümkün değil. Banyo küvetleri, klozetler ve eviyeler ocaklarda çalışan yerel bir zanaatkâr tarafından sabırla ve ustalıkla kalıplanmış. ‘The Rock’ süitinde yer alan el oyması mermer banyo küveti gerçekten muhteşem.
‘Sky Pool’ süitindeki tek limit gökyüzü. Burada bir kuş kadar özgür hissedebilir ve Alentejo zeytin tepelerinin güzelliğinin tadını çıkarabilirsiniz.

Hazırlayan : EMİNE GÜREL

Fotoğraf : FRANCISCO NOGUEIRA

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR